İnziva(m) Neye Benzer?

Manastır ahalisiyle 5’te uyanmak, 9′ da ışıkların kapanması.

Teknolojiden uzak olmak.

Veganlık.

Disipline girmek.

Dharma dersleri dinlemek.

Komün yaşamda bana verilen işleri yapmak.

Huzurla oturmak.

İnziva bunlar değil.

Kadınlık ve annelik dahil tüm rollerimi daha giderken üzerimden soymak. Asıl doğama her seferinde biraz daha yaklaşmak.

Mütevazileştim ve tüketmiyorum sanırken gördüklerime inanamamak. Şefkat bir eylemdir, ne demekmiş anlamak.

Bir rüyanın içindeymiş gibi şefkatin içinde yaşamak. Annelik almak. Yaslanmak. Bırakmak. Ninnilerle uyutulmak. İsimsiz, öylesine biri olmak.

Bininci kez aynı şeyi duyup “haa, tamam ya, şimdi anladım!” olmak.

Adına aile dedikleri için bile baştan iritasyon yaratan bir grubun parçası olmak. Grupta söylenen şarkıları çocuksu bulmak, eşlik edememek ve kaçmak istemek. O eşlik edemeyişte somurtan çocukluğuma sarılmak. Eşlik edemeyen ve ait olamayan halimden duyduğum gizli kibirle ve üzerimde gururla taşıdığım hiçbir yere ait hissedemez rozetiyle tanış olmak.

Çocuksulukla ilgili kafamda başlayan susmak bilmez sesler korosunun performansını izlemek. Tüm performansların “Ok şu an böyleyim, bu kadarım.” ile sonuçlanması.

Sorularımın cevaplarının onları hiç sormazken bazen birinin ağzından, bazen kendi kendime otururken gelmesi.

Usta-çırak ilişkisinin içime işlemesi.

Biri açgözlülük dese benden bin mil ötede herhalde diye düşünürken bir tane daha çaya uzanan elime bakakalmak. Tembel değilim diye övünürken işlerden derse nasıl da bal gibi kaytarmak istediğimle yüzleşmek. Ders dinlemekle bulaşık yıkamak arasında hiç bir fark yok’tan kaç fersah ötede olduğuma bakmak.

Dünyanın dört bir yanından aynı kaynaktan içmeye geldiğim insanlarda kendimi görmek. Ve bazen görememek. Göremediğimde kendimi sarmak. Her kendimi sarışımda bakışımdaki durulmaya hayret etmek.

Fiziksel şartların ne kadar etkisinde, ne kadar muhtaç ve zavallı canlılar olduğumuz gerçeğiyle yüzleşmek. Üşüyünce aklımın başımdan gitmesi. Zizek’ e laf yetiştirebilecek 36 yaşındaki kadının buharlaşması ve battaniye uzatan kişiye bakarken gözünden kalpler fışkırarak saçmalayan beş yaşındaki kız çocuğu.

Nefis terbiyesinin ve hamakta sallanıp dondurma yemenin aynı anda varolabilmesine bayılmak.

Yürüme meditasyonunda bazen önümdekileri itip koşmak istemek. İstanbul’da yavaşlığımla ve huzurumla gizli gizli gurur duyarken, orda an gelip yavaşlığa uyuz olmak. Starbucks baristası sıkıştırır gibi birine hadi hadi demek istemek, dememek. Tüm bunlardan sonra İstanbul’ a dönünce kendi sakinlik ve sabır seviyemden çok uzakta biriyle karşılaşınca halinden anlamak.

76 yaşında, torun sahibiyken hala annesini ziyaretten dönerken trende ağladığını anlatan ve “Yaptığım pratikler hiç mi bir işe yaramıyor diye Thay’a isyan ettim.” diyen mavi gözlü o yıldız kadın.

11 yaşında Thich Nhat Han’ın elini tutup yıllarca bırakmadığı baş öğrencisinin dahi yolunu sorguladığını, içinde büyüdüğü sanghasına ait hissedemediğini dinlemek. O anlattıkça bileğime bağlı yüz tane rengarenk balonla gökyüzüne doğru hareket ediyormuşçasına sevinçli bir hafiflik.

Onlar bile bu kadar insani hallerine yakınken ve bundan gocunmuyorken, İstanbul’ da bir şehir hayatında, bir çocuk büyütür kira öderken mesela kendimize ne kadar yüklendiğimize yine ve bir daha uyanmak.

An gelip uzayda hissetmek. Ne yapıyorum ben burda? Her şey çok saçma! anları.

Ders dinlerken konuyla alakası olmayan altında ezilecekmişim gibi hissettiğim koca bir yasın göğsüme yerleşmesi. Neyin yası bu? neyin yası bu? analizlerini bir kenara bırakıp gelmesine ve geçmesine şahitlik etmek. Hatta bundan keyif almak. Aldığım keyfe hayret etmek. Hayret etmeyi ne kadar sevdiğimi farketmek.

Kederin, neşenin, keyfin, hayal kırıklıklarının, can acılarının birer birer üzerine projeksiyon tutulmuş sahneden geçişleri. Geçerken içlerinde erimek. Hepsinin kendine has bir konuşma şekli ve süresi olduğunu, ittirme ve çekiştirmenin beyhudeğini izlemek.

3. günden sonra ara ara uğrayan “Oğlumu nasıl bıraktım, allah da benim belamı versin” anları. Şu boynuyla yanaklarının arasından öpseydim bir, bi koklasaydım şimdi, bin inzivaya bedel değil miydi? Bu nası bi şuursuzluk! serzenişlerime gülümsemek ve geçişlerini izlemek.

Sonra daha esaslısının sahnede belirmesi. Sende bir tuhaflık var. Hala yaralı olmasan burda işin ne? Ailenle uyumlu olmayı becersen manastırlarda kalan weirdo biri olmayacaktın. Senin suçun. Yeterince samimiysen buraya değil annenin yanına giderdin. Hem sen bunları orjinal olmak için mi yapıyorsun? Hepsi fasafiso. Bir cenaze haberi alacaksın bir gün böyle bir yerde, göreceksin gününü. Ah o dönüş uçağında neler yaşarsın acaba? Hepimiz koca koca insanlar bir araya gelmiş seremoniler eşliğinde birbirimizi kandırıyoruz belki de? Hem yıl olmuş 2019, bu kahverengi kıyafetlerle napıyorlar ortaçağda mıyız ya?

Şişşşt! deyip susturmak, nefes vermek.

Ben, kendim, karakterim dediğim şeyin sınırlarının her seferinde biraz daha yumuşaması, biraz daha silikleşmesi ve manasızlaşması.

İlham veren yüksek anlar. Berbat hissettiren konforsuz anlar. İkisinin arasında sahiden bir fark var mı? ya yaklaştığımda bana şahdamarımdan daha yakın olanla bir olduğum anlar.

Yolumun gözümün önünde belirdiği anlar.

Sessizliğin kelimesiz konuşması. Kelimesi olmadan beliren ve bana dönünce yapacaklarımı fısıldayan o rehberlik.

Nerede nasıl doğduğumdan başlayarak hikayemi anlayıp kaderimi baştan sevmek.

Kaderimi sevmek.

Kendimi sevmek.

Orayı sevmek.

Onları sevmek.

Dostlarımı sevmek.

Oğlumu sevmek.

İnsanı sevmek.

Canlı her şeyi sevmek.

Sevmek.

Sevebildikçe özgürleşmek.

İnzivam, küçük a’larımı birer birer sevip gönderirken büyük A’ya varışlarım.*

Olmamış tüm o ham hallerin gümüş bir zirvede erimesi.**

Tüm bunların kendi zamanında, kendiliğinden, doğallıkla gerçekleşmesi.

*bkz:objet petit a

**birhan keskin’e öykünerek

1 thought on “İnziva(m) Neye Benzer?

  1. Sanırım hayatımda hiç bu kadar samimi ve kendine samimiyetle bakabilen bir yazı daha okumadım. Kaleminize, kalbinize sağlık..

    Like

Leave a Reply

Fill in your details below or click an icon to log in:

WordPress.com Logo

You are commenting using your WordPress.com account. Log Out /  Change )

Twitter picture

You are commenting using your Twitter account. Log Out /  Change )

Facebook photo

You are commenting using your Facebook account. Log Out /  Change )

Connecting to %s

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d bloggers like this:
search previous next tag category expand menu location phone mail time cart zoom edit close