Life belgeselinde, kilometrelerce su bulmak için yürüyüp suya kavuştuktan az sonra yavru fil bataklığa saplanıyor. Annesinin ilk yavrusu bu fil, acemi yani anne fil, bilmiyor tam olarak nasıl kurtaracağını. Kurtarayım derken yavaş dokunuşlarla bir bakıyor daha çok saplanıyor yavrusu bataklığa. Derken büyükanne fil yetişip sert bir hamleyle kurtarıyor yavruyu, o biliyor böyle bir durumda ne yapılacağını.
Pek çok okuma yapılabilir elbette ama bende en çok şefkatle ilgili şeyler uyandı. Şefkat hep yumuşacık, mıçmıç bir şey zannediliyor. Şefkat acıyı görmek, acıyla temasa cesaret etmek ve devamında acıyı dindirmek için harekete geçmenin bütünü.
Bataklığa saplanmış birine şefkat zannederek saplanma halinde daha çok kalmasına hizmet eden şeyler söylüyor ya da yapıyor olabiliyoruz. “Sende hiçbir sorun yok, sen harikasın, merak etme her şey çok güzel olacak”lar yerinde ve zamanında çok gerekli, ama şefkat bunları da içeren daha geniş bir varoluş hali sanki, şu sıralar idrak edebildiğim kadarıyla. Peki kime, hangi anda? İnce ayarlarını yapmak, pratiğini yapmak ömür boyu sürecek bir iş sanırım.