The Most Unknown son zamanlarda izlediğim en güzel belgesel. Nörobilimciden fizikçiye bilim adamları blind date mantığında birbirlerini ziyaret ediyorlar. Sonrası sohbet muhabbet.
Tabii sevdim, konusu, deneyselliği.
Meraklı, dikkatli ve adanmış insanlar görünce üzerime yıldızlar yağıyor. Onları çok iyi anlıyorum, bence onlar da tanısalar beni severlerdi:)
Fizikçinin black matter deneyini anlatırken “çok basit işte böyle ya”sına eşlik eden yüzündeki ifade unutulmaz.
Herkesin birine bahsederken yüzünde bu ifadenin oluşacağı bir “olayı” olduğuna inanıyorum. Başkasına çok zor gelen bir şeyleri şöyle sudan bir yudum alır gibi hafif ve doğal yaptığımız bir şey o “olayımız.”
Olayıyla buluşmuş insan drama üçgenleriyle, anksiyeteyle, ilişki problemleriyle kendini kaybetmiyor. Ya da denklem tersten işliyor, bunlarla arasına bir parça mesafe koyabilen özünü duymaya mı başlıyor, belki.
Joseph Campbell sanırım bu yüzden “Follow your bliss.” diye tutturmuş. Çünkü neden olmasın.