Denizi Temizleme İşi

“Bir misafirliğe gitsem bana temiz bir yatak yapsalar,
Kalktığımda yatağım hala lavanta koksa,
Kekikli zeytinli bir kahvaltı hazırlasalar,
Nerede olduğumu hatırlamasam
Hatta adımı bile unutsam.”

-Melih Cevdet Anday

Daha çok adımı unutma kısmıyla ilgiliyim.

Adımızı, isimlerimizi unutmak için inzivaları bekleyemeyiz. Hayat, inziva ve eğitimler arası geçiştirilen bir şey değil. Gün içinde şimdi ve burada hatırlamak lazım. Hayatımızın arasında bunlara katılıyoruz.

Aslolan hayatımızı nasıl yaşadığımızdır.

Bu sabah çekmeceden bir tane patates alıp geri kapatırken içinde bulunduğu kap çekmeceye sıkıştı. Bir an onu öyle bırakıp acele acele bir sonraki adım olan patates soymaya yeltenmiştim ki, o çekmeceden dışarı taşmış olan kısma bakakaldım. Yavaşladım. Düzelttim. Öyle devam ettim.

Onu orda, bunu burada pörtlemiş bıraka bıraka hayat yaşarsak, oturunca meditasyonda bunlarla meşgul oluruz.

İçimizdeki deniz çer çöp doluysa oturunca kıyıya bunların vurması kaçınılmazdır.

Denizi meditasyonda değil hayatın içinde temizliyoruz. Neyi temizleyeceğimize meditasyonda bakabiliriz evet. Ama dönüp onu temizleme işinden istifa edemeyiz.

Bu sebeple, meditasyonda derinleşebilen kişi aynı zamanda doğru düzgün bir hayat ve ilişkiler sürdürebilen kişi oluyor. Bu nedenle gerçek manada sevebilen bir kişi oluyor.

Bu nedenle iyi bir insan, iyi bir sevgili, iyi bir dost, iyi bir anne olacağım diye tutturmadan doğallıkla bunlar hayatta yerini buluyor. İçerisi nasılsa dışarısı ona göre hizalanıyor.

Bana göre asıl sorunun yankılarına daha fazla alan açma potansiyeli bu deniz temizleme işinde yatmaktadır.

Asıl soru nedir?

Asıl soru benim için her zaman: Who am I?
Misafirliğe gitmekte olan da kimdir? Canı sıkılan, mücadele eden, öğrenen bu ben de kim?

Tüm hayatı, sınırları çok katı bir ben hapishanesinde geçirmek istemezdim. Her gün lavanta kokulu yatak da yapsalar.

Ama denizi temizleme işinden kaçma yöntemi olarak sınırlı ben’den kaçma illüzyonuyla, bene dair çer çöpü denizinden samimiyetle her adımda temizleme emeğini vermek, o emeği verirken mecburen anlayış geliştirmek ve oradan asıl doğanla temas halinde bir hayat yaşamak arasında dağlar kadar fark var.

O fark bana göre kendine dürüst olmanın, kendin dahil kimseyi kandırmamanın farkıdır. ⠀

O fark bence gerçektir, hakikattir.

 

Leave a Reply

Fill in your details below or click an icon to log in:

WordPress.com Logo

You are commenting using your WordPress.com account. Log Out /  Change )

Twitter picture

You are commenting using your Twitter account. Log Out /  Change )

Facebook photo

You are commenting using your Facebook account. Log Out /  Change )

Connecting to %s

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d bloggers like this:
search previous next tag category expand menu location phone mail time cart zoom edit close