Uykuların Doğusu’nda öyle bir sayfa var ki, sırtını yaslar uyursun.
“Benden mi korkuyorsun, dedi demir parmaklıklara doğru biraz daha yaklaşarak. Sadece senden değil, her şeyden korkuyorum, dedim. Bu anlaşılıyor aslında, diye mırıldandı.
Sonra, babacan bir tavırla gözlerimin içine bakarak, her şey derken neleri kastettiğimi sordu birdenbire. Hatta, bu konuda birkaç örnek vermemi istedi.
Ben de, vereceğim örnekler dilimin ucundaymış gibi tuttum bir çırpıda hepsini sayıverdim o sırada.
İlkin, insanların büyük kötülüklere yol açan iyilik anlayışlarından korkuyorum, dedim sözgelimi. Sonra, kendini çocukların varlığında yenileyen hayatın acımasızlığından, bu acımasızlığın üstünü örten masumiyetin derinliğinden ve kapı kilitlerinden korkuyorum, dedim. Sonra, canlı olmanın aczinden, bu aczin doğurduğu kaçınılmaz sonuçlardan, sokaklardan ve insanların içinde uğuldayıp duran çok ağızlı kuyularla bu kuyuların karanlığından korkuyorum, dedim.
Sonra hızımı alamadım ve insanların varlığını eksilterek onları tamammış gibi gösteren şehrin abuk sabuk görüntülerinden korkuyorum, dedim.
Sonra hızlandıkça hızlandım ve patronlarının diliyle konuştuklarını fark edemeyen ezik ruhlu kapı kullarının gururundan ve bu gururun girebileceği çeşitli kılıklarla bu kılıkların insana alçakgönüllülükmüş gibi gözüken kıvamından korkuyorum, dedim.
Sonra artık kendimi frenleyemedim ve hayatımızın içinde gezinip duran tanklardan, helikopterlerden ve uçaklardan korkuyorum, dedim.
Sonra aniden hatırladım ve bir insanın her şeyi bilebileceğini sanan kıt akıllı adamların, geçmişlerini başkalarının geleceğinden geri almaya çalışan kırkını aşmış çocukların ve hemen her fırsatta yaralı güvercin rolü oynayan kadınların yanı sıra ben uzun ömürlü neşelerle uykulardan da korkuyorum, dedim.”
Böyle saymış dökmüş korkuları bir güzel. Bana göre korku, küçücük kalplerimize sıkışmış kocaman sevgidir. Bunu güvenli birinin varlığında kendi en büyük korkularımdan birine bakarken keşfetmiştim. Godfrey Devereux olsaydı, “Korku kendisini arayan sevgidir.” derdi kesin.
Şimdilerde en çok bu hayata niye gelmiştim onu unutmuş vaziyette olmaktan korkuyorum.
Siz?