İnzivanın ilk günü.
Sabah 5’te uyanıp mis kokuları içime çeke çeke kulübemden meditasyon salonuna yürüyorum.
Meditasyon yönlendirmesi, göz üzerine bir tefekkür içeriyor. Göz, bulut, yeryüzü derken oldukça derin bir yerde bitiyor.
Tibet çanağının bayıldığım sesi, ritüelde bitirirken söylenilen özel dualar, oradaki tütsünün hatırladığım kokusu, mumlar falan derken içim o kadar dingin ve zihnim o kadar sakin ki, her şey çok berrak görünüyor gözüme. Salonu hemen terk edemiyorum. Biraz daha tek başıma oturuyorum, herkes kahvaltıya geçiyor.
Bir zaman sonra kalkıp çıkıyorum. Salonun girişinde ayakkabılarımı giyeceğim. Ayağıma bir şeyler batıyor. Taş mı kaçtı içine, ne bunlar diye merakla hızlıca ayakkabımı çıkarıyorum. İçinden şekerler dökülüyor. Bunu hiç beklemiyordum. Hatta bu dingin ciddiyetle en son beklediğim şey ayakkabımdan şeker çıkmasıydı. İnzivadaydım, sessizlikteydim, bunlar ciddi işlerdi! Gülmeye başlıyorum. Sürpriz yapmışlar. Yerim.
Kafamı kaldırıp gökyüzüne bakıyorum.
Evet bulut, gözümle aynı şeysin. ⠀
Evet yeryüzü, ben senim. ⠀
Bunları bilmek, anlayışımız henüz gelişirken bize ağır gelebiliyor. ⠀
Bizi bir parça daha gergin ve ciddi yapabiliyor. ⠀
İşte bu şekerler, buradan böyle aniden çıkınca yaşadığım bu neşe ve hafiflik bize çok lazım yolda.
Sonra kahvaltıya geçince bisküvilerin arkasında bu nota rastlıyorum. “Hepimizin içinde bir çocuk var, gökyüzü gibi şu çocukluk/hiçbir yere gitmiyor.” falan demek yok. Gerçeğin açıklanmaya, çok detaya ihtiyacı olmuyor. Konuya direkt Dear Children- Sevgili Çocuklar diye girmek mümkün oluyor.
İnzivanın ve sessizliğimin ilk sabahı, her şeyi fazla ciddiye alan tarafıma sesleniyor. Hafiflik, neşe, çocukluk yapmak, şakalar, insan olmanın küçük kutlama, ritüelleri…hepsi bize lazım.
Öyle güzel hatırlattılar ki, öyle kazındı içime.
Bol acıdan, ölümden bahseden biriyim. Yapacak bir şey yok, böyle yaşıyorum, yaşamı böyle algılıyorum. Ama bu dramatize etmekle aynı şey değil. Sense of humor olmasa ne yapardık bilmiyorum. Kendimizle dalga geçemesek ne yapardık, hiç bilmiyorum.
Çok da şeetmeyelim.