Plum Köyü’nden notlar. Aralık 2019.
Neyin mümkün olduğunu gösteren tek bir insan çok kıymetlidir.
Neyin mümkün olduğunu göstermek için bir araya gelmiş bir grup insan ise bana göre bu dünyadaki cennettir.
Tüm dünya bize neyi, neden, nasıl yapamayacağımızı anlatıp duruyor. O iş neden olmaz, bu neden sürdürülemez, ı-ıh mümkün değil, anlatan bir sürü ağız var. Zaten yapsan da ne fark edecek, kalabalığın içinde ufacıksın diye çalışan zihinler var. Sıkıcı, bildik, sürprizsiz bir çoğunluk.
Ne yalan söyleyeyim bireysel hayatımın önemli bir kısmı bunlara “hı hı” deyip geçerek içimin bildiğimi okumakla geçti.
Çünkü, sahiden, neden olmasın?
Bunu içimde çok derin bir şekilde hissediyorum. Biz sahiden kafamızı, gönlümüzü neye taktık da o olmadı? Dikkatimizi nereye verdik de orası yeşillenmedi? Mevcut realitemiz bilerek ya da bilmeyerek kafaya taktıklarımızın bir sonucu.
Şimdiki anları yaşayarak aslında bir geçmiş yaratıyoruz. Bunu orda çok vurguluyorlar. Gelecekte, bugün “geçmiş” olacak. Çocukluğumuzdaki geçmişe hayıflanıp duruyoruz, ama asıl trajedi bugün bir yetişkin olarak kendi ellerimizle yarattığımız geçmişin pişmanlık verici olması ve boşuna harcanması.
Vizyoner Zen Üstadı Thich Nhat Hanh’ın hayaliyle başlayan Plum Köyü neyin mümkün olduğunu gösteren, neredeyse bir ütopyanın içinde yaşıyor gibi hissettiren bir yer. Şöyle içime baktığımda bana dokunan pek çok şeyin ötesinde, bu “neyin mümkün olduğunu gösterebilme hali”nin ihtişamının yansımasını görüyorum.
Çünkü, “Mesajım hayatımdır.” (My message is my life.) diyor öğrencilerinin çağırdığı şekliyle Thay. Ne kadar güçlü değil mi? Mesajı hayatıysa, hayatının büyük bir kısmı da yarattığı bu manastır, ekolojik köy ve komünite.
Mindfulness, kendimizi de kapsayacak şekilde yaşama karşı uyanık olma pratiği. Evrimsel psikoloji perspektifinden olanı olduğu gibi görememeye programlı biyolojimizle, böyle zorlu bir yol ancak büyük bir cesaret, kararlılık ve adanmayla yürünebilir. Ancak şefkatle yürünebilir! Plum Köyü bu uyanıklığın yaşamın içinde nasıl mümkün olabileceğinin yeryüzündeki kanıtı.
Şefkat kendimizi de kapsayacak şekilde yaşayan tüm canlıların ıstırabına karşı duyarlı olma hali. Bu acı geçecek bir şeyse şefkat harekete geçirir. Şefkat bir eylemdir, diyor yine büyük usta. Plum Köyünde işte o eylemin içinde yaşıyorsunuz.
Hiçbir canlı acı çekmesin diye vegan yaşıyor tüm köy. İklim krizi acısını azaltmak için bedel ödeyerek yapılabilecek hemen her şeyi yapıyorlar. Bulaşık yıkamaktan tutun atıkların azlığına, ısıtma sisteminden su kullanımına, tarımından satın alma tercihlerine, yemek yeme biçimine, ayrımcılığa maruz kalan bireylere yönelik çalışmalara kadar her şey ama her şey şefkat.
Bu yaşamın sadece bir haftacık ortağı olduğumda kaynaklarımın nasıl güçlendiğini, bakışımın nasıl hızla durulduğunu görmek müthiş güçlü bir deneyim.
Tüm bunları yaparken öfkeli, tükenmiş, mutsuz ve acıdan paralize olmuş bir komünite değil bu; bilakis dayanıklı, güçlü, huzurlu, neşeli ve keyifliler. Kendilerine, birbirlerine ve bize çok şefkatliler. Fizyolojik ve psikolojik kaynak ve dayanıklılıklarını arttıracak türlü pratik ve uygulama o hayatın içinde mevcut.
Kendine şefkati tam da bu şekilde anlıyor ve anlatıyorum. Orada canlı canlı bin tane örneği birebir yaşamak beni çok derinden etkiliyor her seferinde. Bu bir şefkat eğitimi değil inziva, ama ben orada şefkati soluduğumu hissediyorum.
Kendimize şefkat sadece kendimize hak ettiğimizi vermek değil, sadece bireysel iyileşme çabası değil, kendimizi şımartmak, bencil ve izole bir yaşam sürmek hiç değil. Kendimize şefkat göstermeyi öğrenmek gezegenimize ve bir olduğumuz yaşayan tüm varlıklara borcumuz! Gezegenimiz acıdan kan ağlıyor evet. Ve kendimize şefkatimiz olmadan ıstırabı azaltmak için çalışanlardan olabilmemiz için hiçbir yol yok. Vallahi yok.