Cici Olmanın Zehirleri

İnsanın, ait olmadığı gruplarla bile arasında köprüler kurabilmesi, kendine benzemeyeni anlaması güzel şey. Nazik olmakta da sorun yok.

Sorun eğer biz sürekli cici, ölçülü, itaatkâr, ağırbaşlı bir hanımefendi olacağız diye içimizdeki kanlı canlı hayvanı hiç duymamaya başlarsak pörtlüyor.

İniş çıkışlarımızın tümüne mâni olmak, bastırıp düz bir platoymuşuz gibi davranmak bizi özümüzden koparıyor. Döngülerimizi hiçe saydığımızda, vahşi doğamız da ansızın bizi hiçe sayabiliyor.

Şu anda neye ihtiyacım var? Kalbim en çok neye özlem duyuyor? Peki neye daha az ihtiyacım var?

Bu epik sorular, egoya dair sorular olmakla yargılanıyor genelde spiritüel mahallede. Ben size bir şey söyleyeyim mi; asıl ego, öyle ya da böyle görünerek, her şeye, herkese sahip olma arzumuzla sağlıksız şekilde besleniyor. Her ilişkinin becereni, yürüteni, idame ettireni olma isteğinin gözünün içine bakmalı! Ardında ne var o daimî vericiliğin?

Clarissa diyor ki:

“O zaman hayat dolu bir kadın yerine, pençeleri çıkarılmış hoş bir kadına sahip olursunuz. O zaman terbiyeli, iyi niyetli, iyi olmaya can atan ve ürkek bir kadına sahip olursunuz.”

Kızlar küçük yaşlardan itibaren seçilmek üzere güdüleniyor. Nasıl olmalıyım ki arzu edileyim? Asıl siz kendiniz için bu hayatta, bu bedende nasıl bir kadın arzuluyorsunuz? Bu soruyu hiç sormadan ölmek talihsizlik değil mi?

İyiliği, ürkekliği, uyumluluğu dileyenler buyursun. Bana hayat dolu bir kadın lütfen! Bir ağaca sığınabilen, yaşama dokunabilen, o an neyse o olma yüreğine sahip, kendine verilene razı, çabayla elde edebileceği özlemleri için harekete geçme ateşine sahip, hata yapabilen, affedebilen, canlı, döngüleri ve mevsimleriyle bir kadın.

İnsan kendisi neyse o olabilmeye bir başladı mı, diğer yaratıkları da neyseler o olmaya bırakması kendiliğinden oluyor. Şeylerin nasıl olması gerektiğiyle ilgili fikirlerin çözüldüğü bir alanda, ferah bir olma hali filizleniyor.

Ve aslında derinden bakarsanız: Bu daha iyi. Daha zarif. Ve çok daha yürekten. Ben demiyorum, Clarissa annemiz diyor:)

Görünenin ardına bakmalı. İyiliğin, şirinliğin arka cephesinde yaşamıyor mu şu hapis edilmiş öfkeli, pençeli yaratıklar?

Pençesini hiç denememiş, onları görmemek için yüzünü hep başka tarafa çeviren biri için iyi görünmekten başka çare var mı? Bu iyilik mi? Kime iyilik? Neye hizmet ediyor?

Dün şefkat eğitiminde ilk akşam oturumunu yaptık. Bugün içimde bulutları izlediğim bir yerde otururken bunlar belirdi. Şefkatte hep yumoş yumoş şeylerin konuşulacağı bir gün belki gelir. Ama o gün, sanıyorum, bugün değil.

Leave a Reply

Fill in your details below or click an icon to log in:

WordPress.com Logo

You are commenting using your WordPress.com account. Log Out /  Change )

Twitter picture

You are commenting using your Twitter account. Log Out /  Change )

Facebook photo

You are commenting using your Facebook account. Log Out /  Change )

Connecting to %s

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d bloggers like this:
search previous next tag category expand menu location phone mail time cart zoom edit close