İnsan bir konuya derinlemesine dalarsa onda alemin esrarını bulurmuş. Tom Robbins, Kovboy Kızlar da Hüzünlenir’de böyle diyor.
Derinlemesine dalmaya inanıyorum.
Bir şeye kafayı, gönlü takmak güzel.
Neye takacaksın peki?
Taktığın şeyi yaptığında “bir şey” olacağını sanmadan tutkunu bulmak. Maharetli ve cüretli şey.
Bunu bulmak için gerekli yegâne ortak şey sessizlik bana göre. Olmazsa olmaz.
Sessizlik. Kendine doğru derinleşme. Üzerine yapıştırılanları tek tek soyma sonrası, bir de o çıplak halin bile olmadığınla yüzleşme.
Asıl doğana uyanma. Her gün, yeniden.
Oralarda işte fısıldıyor sana.
Nehrin altındaki kadın. Bir milyon yaşındaki kadın. Vahşi benlik. Öz. Ruh. Can. Adına ne dersen de.
Zihinsel sorgulara harcadığın enerji, olman gereken yolda ilerlemek için kullanılabilir oluyor artık.
İçten içe bunu hepimiz bildiğimiz için ilişki problemleri ve türlü dilemmalar yaratıp kedinin yumakla oynaması gibi oynuyoruz gibi hissediyorum bazen.
İçimiz o ilişki, o iş, o yer olamıyorsa biliyor, bedelini ödeyip bitireceğiz.
Peki yapacağız da ne olacak?
“Sonsuza kadar mutlu yaşadılar.” ile sonuçlanmadığı gerçeğiyle de yüzleşeceğiz. Asıl korkumuz belki de bunu görmek.
Öyle öyle de büyüyüp gidiyoruz işte. Sonra ne oluyor bilmiyorum. Merakla bakıyorum.
Dün eğitim grubumla sessizlik inzivası günüydü.
Biri, bahçede çıktıkları sessiz yürüyüşten bu buketle döndü. Kendi ifadesiyle: “Çer çöp gibi görünen, sağda solda kalmış, içimizdeki kıyıda kenarda kalanları temsilen… Bir araya ilgiyle geldiklerinde, artık nefes almasalar da güzeller…”
Olduğumuz mekânın bir tarafında havuz, güzel manzara, ağaçlar, yeşillik vardı. Diğer taraf otopark ve nispeten daha çer çöp bir alan.
Buketin yaratıcısı bahçede yürüyüşe diye arka bahçeye çıkmış. Yine kendi deyimiyle “kendi çöplüğü”nde gezinmiş.
Ve bu armağanla döndü.
Günün bir yerinde, sessizlikte birbirimizin gözlerine baktık. Gözlerinde bu buketten sonsuz tane vardı.
Asil sessizliğin tadına şehir yaşamında da bakmak mümkün.
Sessizlik. Boşluk. Uzay.
İhtişamlı, zarif, manalı her şey orada.
Gördüm. Bir kez daha.
“Kendine ait bir oda”mda, sessizlik köşemde yerini alacak. Bana arka bahçemi, çer çöp gördüklerimi, kusurluluktaki mükemmelliği ve dünün tadını hatırlatacak.