Bana çocukken çok inatçısın derlerdi.
Haklılardı, hakikaten de inatçıydım, hala da öyleyim bir parça, yerine göre. Ama işte bu “yerine göre” büyük mesele.
Bir zaman vahşi ile inatçılığın alakasını kavradım. Vahşi özümüz çok sabırlıydı ve sabır, sebat etmek bir anlamda inatçılıktı.
Devam etme yeteneğim, zorluklarla karşılaşınca hemen pes etmeyişim, bu sebattan ve aslında o inatçılığımdan geldi. Pratiklerimi, yolumu sorguladığımda devam etme gücüm inatçılıktandı.
Bu yaptığım bir şey değildi, olduğum bir şeydi. Her zaman öyledir.
Yanlış hedefler için kullandığımda bana ve birilerine zarar verdi bu inatçılığım ve elde etmeye programlı doğam.
İçimi duyabildiğimde, doğru yere kanalize edebildiğimde, sonuçlardan elimi eteğimi çekip kendimi olana ve bugüne odaklayabildiğimde ise hem bana hem de başkalarına besin oldu, ışık oldu, güç oldu.
Adanmanın göbeğinde inatçılık yatıyor. Sebat etmeden adanmak nasıl mümkün olabilir ki? Ve ben adanmayı iyi biliyorum, içim biliyor hatta ben bilmiyorum. Bunu öğrenmedim, çocukken de biliyordum, hatırlıyorum. Ve tam aksi örneklerim de var, çok yeni, çok yabancı içime…Hepimiz gibi, senin gibi.
Çocukken de iyi bildiğin neler vardı? İşte onlara iyi ve derin bakmak lazım, onu diyorum. Oralarda birbirimizden öğrenebileceğimiz harikulade hazineler yatıyor. Öğrenmek için çabalamadığımız, kendiliğinden böyle doğduğumuz şeyler başkalarına da sunabileceğimiz malzememiz olabiliyor.
Mesele doğamızda yanlış bir şey olup olmaması değil. Mesele biz yanlış mıyız, doğru muyuz, harika mıyız meselesi de değil. İşimiz doğamızı tanıyıp kendimizi uygun topraklarla buluşturma, uygun tohumları sulama işi.
Kendimizi düzeltilecek bir şey olarak görüyorsak fark ederek yola çıkalım.
Düzeltilecek bir şey yok.
Hiçbir zaman olmadı. ⠀
Neyi, nerede, nasıl kullanacağımızı öğreneceğiz. ⠀
Tüm iyi-kötü, haklı-haksız, doğru-yanlış kelimelerini hizmet ediyor-etmiyor (serve-doesn’t serve) ile değiştireceğiz.
Bir şeyin vuku bulması için milyonlarca koşuldan sadece biri olduğumuz gerçeğiyle yüzleşeceğiz.
Tutturmayacağız, ama emek vereceğiz.
Böyle böyle, hayatta kalan olmakla yetinmeyip, büyüyüp serpilenlerden olacağız.