Meditatör Değilim Ben

İnsan büyürken, geldiği kara toprağa döneceği bilinmez güne kadar, tüm bu zorlu insan olma deneyiminde, ne kadar yalnız olduğunu anlayışta en başa döndüğü bir merhale yaşıyor.

Evet hepimiz öleceğiz.
Tam olarak neden buradayız bilmiyoruz.
Gurular, hocalar, manastır ahalisi, kimse bilmiyor.

The Bilen’in peşine takılma peşinde değilim. Bilen olduğuna inanmıyorum. Bilmeyişine boyun eğmekte ne kadar maharetli kişi, ona bakıyorum.

Manayı yakalar gibi hissettiğimiz anlar yaşıyoruz. Mananın elimizden kayıp gittiği o çaresiz anları yaşıyoruz. Bu ikisi arasındaki gerilimi, ikisi arasında gidip gelmeleri deneyimlediğimiz bir potansiyele doğru büyüyoruz, anladığım kadarıyla.

Bazen “Hepsi bir uydurmaca, her şey bir kurgu mu acaba”dan şüphelenmemek mümkün mü?

Thich Nhat Han’ın baş öğrencisi o adamın ağzından, yolundan nasıl şüphe ettiğini ve her şeyi sorguladığını duyduğumdan beri ben eski ben değilim.

Bana orda o hikâyeyi anlatırken, aynı benim gibi hiç ait hissedememenin acısından bahsederken, o anda bana bir şey oldu. “Önemli hiçbir şey talimathaneyle gelmez”di, hakikaten de her şey yine bir anda oluverdi.

Kusursuzluk, emin olma, kesinlik, bir daha asla şüphe etmeyecek kadar sağlam bir şeye sırtımı yaslama…Gizliden gizliye içimde yer etmiş olan arayış yerle bir oldu.

Ve ne garip ki manastırdan dönüşte daha “ruhani” biri değil, daha insan gibi biri olduğumu seyrediyorum. Daha öte taraflara teşne hallerim değil, daha buralı olmanın hakkını verme iştiyakim canlandı. İnsan hallerinden daha farklı bir yerden anlar oldum. Kendi hallerime de daha farklı yaklaşır oldum.

Ulvi, hiç sorgulamaz ve hep kendinden çok emin ve her zaman bu bedende her şey süt liman…mış gibi yapışlarım eridi gitti. Yıllardır düzenli meditasyon “yapıyorum” diye, hep huzurlu ve sakin, tepelerden bir yerden kalan insanlığa bakar gibi bir halde olacağım yanılsamama gözüm açıldı.

“Meditatör” değilim ben. “Yapmıyorum” artık meditasyon. Sadece oturuyorum. Olana bakıyorum. Fazlaca yapma halindeysem, görev düğmeme basılmış, disiplin vitesim 5’e atılmışsa evvela onlara bir bakar oldum. Yapmayana tepeden bakma halimin gözünün içine bakar oldum. Bunlara bakınca da sevilmek isteyen en sade, en canımın içi insan halimizi görüyorum. Kör olmam lazım görmemek için.

Evet, hepimiz sevilmek istiyoruz en temelde. Hepimiz öleceğiz ve hepimiz sevilmek ihtiyacındayız. Bu ikisi bizi ezelden beri ve ebede kadar birleştiriyor. Birleştiğimiz ve geldiğimiz toprak kadar.

Ve yine de bu insan olma deneyiminde kendi yuvalarımız var ve o yuvamızda, kendi bedenimizde yalnızız.

Yani hem hiç yalnız değiliz hem de çok yalnızız.

Bu yalnızlık, karanlık tınlasa da aslında aydınlığı bana göre bol bir yalnızlık hissi.

Madem bunda yalnızım, olan biten de sahiden bir tek beni ilgilendirir. Hem her şeye ve herkese göbekten bağlıyım, hem de irademle, ödeyeceğim bedeller, eylemlerimin sonuçlarıyla kendi kendimden sorumluyum.

Bu çeşit bir yalnızlık hissi, beni dışarıya doğru değil içeriye doğru hizalanmakta sağlam tutuyor. Kendi içe dönüşümden doğan eylem, iş, ilişki, karar ve yaratımlarımla ilgili dönüp hiçbir yakınımdan, hoca, merci, terapist ve süpervizörden onay beklemiyorum.

Hayır, dinlemiyor değilim. İronik bir biçimde, içimdeki gerilim ve onay ihtiyacı azalmışken herkesi daha iyi duyabiliyorum. Dediğini yapmak zorunda değilsem, kendi kendine olduğu gibi olması da tamamsa birinin, neden o konuşurken benim için kaynasın ki? Sakin sakin dinlemek mümkün oluyor.

Başkalarının nasıl olması gerektiğiyle ilgili kendi ellerimi kesen sıkı sıkı tuttuğum o ipler gevşiyor, gevşedi. Kendimin nasıl olması gerektiğiyle ilgili fikirlerimden özgürleşiyorum, her gün, birer birer.

Düş yakandan, böyle bir şey benim için.

Üzerinde yürür gibi hissettiğim yolun manzarası buna benziyor.

Geride yolu benden ayrı insanlar, bazı yükler, katılık, yorgunluk, doğrular ve yanlışlar, insan olma işinden bir an önce kurtulma ve tüm bunlardan özgürleşme arzusu, bol etiket, sıfat, şimdilerde isimler…Hafifleyerek yürüyorum.

İleride lazım olursa diye sırt çantanı ağırlaştırma, güven ve sadece yürü, diye fısıldıyor yolum bana.

Şefkatin tüm bu anlattıklarımla kocaman kocaman ilgisi var. Bana öyle geliyor, en azından.

Leave a Reply

Fill in your details below or click an icon to log in:

WordPress.com Logo

You are commenting using your WordPress.com account. Log Out /  Change )

Twitter picture

You are commenting using your Twitter account. Log Out /  Change )

Facebook photo

You are commenting using your Facebook account. Log Out /  Change )

Connecting to %s

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d bloggers like this:
search previous next tag category expand menu location phone mail time cart zoom edit close