Sevgi Zıddı Her Şeyi Açığa Çıkarır

Çok basit gibi görünen ama iç çalışmalarda çoğu zaman atlandığını gözlemlediğim bir şey var.

Sevgi, kendisine benzemeyen her şeyi açığa çıkarır. (Love reveals everthing unlike itself.)

Bu cümleyi çok severim, sık sık hatırlarım. Buna döneceğiz, şimdilik kızgın bir çocuğa bakalım gelin.

Hiçbir çocuğu kızgınken sakinleştirmeye çalıştınız mı? Tam da önerildiği gibi, öyle mükemmel, olabildiğince yumuşak bir ses tonuyla, tüm sakinliğiniz ve içtenliğinizle “Tamam, kızdın, seni görüyorum, buradayım senin için.” dediniz. N’oluyor o anda?

Ne olacak, çocuk bir çığlık daha atıyor. Sonraki adımlarda neler yaşanacağını sizin sakinliğinizdeki süreklilik ve adanmışlık belirliyor. İlk çığlıkta “Sakinleşmez bu çocuk.” deyip kaçarsanız git gide çıldıran bir çocukla baş başa kalacaksınız. Sakinleşebilen, büyüyen bir çocuk için bu soruyu soran bir ebeveyn değil, bu soruya aldığı reaksiyonlar onu zorlasa da orada her türlü tepkiye açık ”durabilen” bir ebeveyn lazım.

Bir kere soracaksın, kesin olumsuz cevap alacaksın. O cevapla ve tepkiyle duracaksın. Tamam diyeceksin, hala buradayım. Kararlıyım. Sakinliğindeki kararlılığına ihtiyaç duyduğu zaman kadar bakacak, nerede güven hissi gelirse orada kendini bırakacak, duygularını yaşayacak, donmadan, bastırmadan, olduğu gibi var olacak. Ve o hem seni hem onu zorlayan halleri de en nihayetinde her şey gibi geçecek.

İç dünyamızla ilişkimiz de aynı böyle ilerliyor. Kendimi hiç dinlememişim, belki yıllarca, ya da bir süredir hayat beni savurmuş, kopmuşum bedenimden, içimden. İlk sessiz kaldığımda, ilk oturup halimi hatırımı sorduğumda tabi ki somurtacak içim, bana yüzünü dönmek istemeyecek. Belki trip yapacak, öyle hemen çözülmeyecek dili. Belki çok zorlayacak. Güvenmesi zaman alacak. Belki birden yüzleştiğim zor anılar, hallerim, seçimlerim beni çok zorlayacak. Ne bekliyorduk? Onca zaman yüzümü dönmemişim, ama o beni alkışlarla mı karşılasın?

Mevzuyu anladınız, ilk zorlanmada kaçmak yok, bu iş olmadı-olmayacak demek yok. Gönlün varsa sahiden iyileşmeye elbette, herkesin gönlü yok. Gönlü olmak korkmamak değil, korkmak ama yola devam etme cesaretinin bir şekilde kaçmak isteğine ağır basması. Allah’ın lütfu, canının dönüşmeye mecbur kalacak kadar çok yanması, artık siz ne diyorsanız adına…

Şefkatte de bu prensibi göz önünde bulundurarak aşama aşama ilerliyoruz ve zorlukların yükseleceğini bilerek yola çıkıyoruz. İşlerin öyle buralarda çoğunlukla yazıldığı gibi “Aynaya bak, seni çok seviyorum de ve her şey çok güzel olur.” gibi ilerlemediğini biliyoruz.

Birini sevdikçe, ona sevgi verdikçe içinden öfke, yetersizlik, keder çıkabilir. İnsan koşulsuz sevgiyi hissettiği ve bunların konuşulduğu yerlerden çıkınca kendini midesine bir yumruk yemiş gibi hissedebilir. Hangi koşullarda sevilmediğini hatırlatmıştır tüm bu konuşmalar ve olan biten ona.

Kendine şefkat çalıştıkça kalbinin nasıl da acıyla katılaşmış, kapanmış olduğuna insan hayret edebilir.

Tüm bunların sabırla, bu yollardan daha önce geçmiş birinin, kendi iç sürecinden öğreten birinin rehberliğinde, destek alarak, kolay olmayacağını bilerek, teknikten ibaret sanmayarak ama doğru bilgilerle yaşanması gerekir.

Yola, uzun olduğunu bilerek çıkmak gerekir.

Tanıdığım en asil his şefkatle.

 

Leave a Reply

Fill in your details below or click an icon to log in:

WordPress.com Logo

You are commenting using your WordPress.com account. Log Out /  Change )

Twitter picture

You are commenting using your Twitter account. Log Out /  Change )

Facebook photo

You are commenting using your Facebook account. Log Out /  Change )

Connecting to %s

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d bloggers like this:
search previous next tag category expand menu location phone mail time cart zoom edit close