Vakit emiciler var.
Harry Potter kahramanı gibi oluyor böyle yazınca, ama sahiden var.
Yeni tanıştığım biri vardı, zaman konusunda o kadar talepkâr o kadar talepkâr geldi ki bana, hayır deyip arkasından yapacağım açıklamalarla birlikte buna harcadığım toplam zamanda yapamadığım ve aslında yapabileceğim çok önemli ve acil işleri hesaplamaya başlamıştım. Ardından da oradan arkama bakmadan kaçtım.
Ne mi bu çok önemli ve acil işler?
Hayır e-postalar, çocuk bakımı, evin işlerinden ve alışverişten bahsetmiyorum.
Öleceğiz, ve vaktimiz çok az.
Öleceğim, ve vaktim sahiden az.
Öleceksin, ve vaktin sahiden az.
İçinde bu tarz bir aciliyet hissi taşıyanlar dışında anlaşılacağım beklentisi taşımıyorum. Ne, kime, neye göre verilmiş, bilmiyorum. Ama ben buraya niye gelmiştim, onu unutmak istemiyorum.
Önemli ve acil işlerim var. Yukarıdaki değişmez ve kaçınılmaz sonun kaçınılmaz getirisi olan acil işler.
Bir vakit emicinin bir vakit emici olduğunu fark edip kabul ettiğine hiç rastlamadım. Zamanın farklı bir noktasında oluyordur, ama ben görmüyorum çünkü kaçıyorum. Evet kaçıyorum ve bunu kendime merhametimden yapıyorum.
Şefkat çalıştığım için de arada, “Bu şefkate hiç yakışıyor mu, yaptığın işle örtüştüremedim.” cık cık cık’larına denk geliyorum. Ne yalan söyleyeyim doğal geliyor, tabi ki şefkat biraz yanlış anlaşılacak, e zaten o yüzden bu başlığı çalışmıyor muyum?
Şifacı arketipi çok dikkat edilmesi gereken bir hadise. Terapistseniz, ya da benimki gibi bir iş yapıyorsanız üzerinize otomatik olarak bir “Her şeyi iyileştir, her şeyi tamir et.” baskısı atılıveriyor. Hayır efendim, aklı başında ve uyanık bir “şifacı” bu topu göğüslemeyecek, o top atanın önünde yere düşecek. Düşsün.
Clarissa yine noktayı koyuyor: “Acı çeken dünyanın çığlıklarına mütemadiyen tek bir kişi yanıt veremez. Aslında sadece düzenli olarak eve gitmemize izin verenlere yanıt vermeyi seçebiliriz, aksi halde yürek ışıklarımız donuklaşarak neredeyse söner. Yüreğin yardımcı olmak istediği şey, kimi zaman ruhun kaynaklarından farklıdır.”
İşte tam da bu yüzden, bazen yüreğimin istediğini dinlemeyip canım acıya acıya ruhumun istediğini yapıyor ve vakit emicilere elveda diyorum.
Hayır deyince arkasından bir araba açıklama yapmak zorunda kalıyorsanız,
Sizden beklenenlerle sizin bekledikleriniz arasında uçurum hissediyorsanız,
Taleplerin bana fazla geliyor dediğinizde, “Yo ben hiç talepkâr biri değilim” cevabını alıyorsanız,
Sıradan, günlük, rutin diyaloglardan derin konulara, ruhun sesine, sessizliğe, gerçek bir yol arkadaşlığına, yaratıcılığa hiç vakit kalmıyorsa…
karşınızda yüksek ihtimal bir vakit emici var.
Topuklamayın, buharlaşın.
Asil arkadaşların (noble friends- bu da ayrı bir yazı konusu olsun) yanında tekrar belireceksiniz, korkmayın.